İstanbul
Mimaroba

SINIF MEVCUDUNUN ÖĞRENCİLER ÜZERİNE ETKİSİ

  Okul Öncesi dönem, çocukların doğduğu günden temel eğitime başladığı güne kadar geçen yılları kapsayan, çocukların farklı yönlerden gelişimlerini sağlayan ve çocukların daha sonraki yaşamlarını etkileyen çok önemli bir dönemdir. Çocukların ailelerinden koptukları, yeni bir çevre edindikleri, bağımsızlıklarının ilk adımlarını attıkları dönemdir.

  Okul öncesi dönemde öğrenilen paylaşma, yardımlaşma, saygı duyma gibi toplumsal davranışlar aynı zaman da zihinsel gelişimin en hızlı dönemine denk gelen okulöncesi dönemde çocuklar, sıralama, örüntü kurma, gruplama, araştırma, sorgulama, neden-sonuç ilişkisi kurma, problem çözme ve düşünme becerileri gibi bilişsel kazanımlar elde ederler. Bu elde ettikleri kazanımların hepsi hayatlarını devam ettirdikleri sürece onlarla beraber adım adım ilerler. Bu dönemde öğrenilen her bilgi, her öğreti ilerleyen zamanlarda bizimle beraber devam eder.

  Bu öğrenilen kazanımların nitelikli ve doğru olması bir anaokulu için çok önemli bir şarttır. Bu fiziki şartlardan en önemlisi de kuşkusuz sınıf mevcudu ve bu mevcudun yönetilme şeklidir. Yapılan bir araştırmada “Kalabalık sınıfların; öğretmenlerin sınıf yönetimini zorlaştırdığı, öğretmenlerin öğrencileri tanıma sürecini uzattığını, öğretmen merkezli bir eğitime zorladığı ve dolayısıyla eğitimin niteliğini olumsuz etkilendiği görülmektedir” (Yılmaz ve Altınkurt, 2011, s.952). sonucuna varılmıştır.

  Sınıf mevcudunun asıl önemi kurumdan çok eğitim alan çocuk için önemli bir durumdur. Çocuğun sınıf  içerisinde kendini açıklayabilmesi, sorduğu sorulara karşılık alabilmesi, öğretmenin yaptığı etkinliklere dikkat etmesi kuşkusuz çocuk için çok önemlidir. 

  Martin ve Baldwin (1993) sınıf yönetimin de dikkat edilmesi gereken üç farklı husustan söz ederler; birey, öğretim ve disiplin. Bu üç maddenin tamamlanması için sınıf kapasitesinin üstüne çıkılmaması gerekir. Öğretmenin sınıf içerisinde hem topluluğa hem de öğrencinin kendisine birey olarak ilgi gösterebilmelidir. Öğretmenin yine aynı şekilde öğretimi sağlayabilmesi adına koordine edebilmesi adına sınıf sayısı yine önemli bir rol oynar. Disiplin kısmını iki bağlamda ele alabilir. Birincisi öğretmenin sınıf içerisinde bir düzen oturtabilmesi için sınıfa hitap etmesi gerekir sınıf sayısı ne kadar fazla olursa bu hitabet o kadar güçlenir. Bunun yanı sıra bazı okul öncesi kurumlarda olan sınıf sayısını fazla tutup sınıf içerisine iki öğretmen koymak disiplin anlayışını tamamen ortadan kaldırır.

  Yukarıdaki paragrafta anlatılan iki öğretmen kısmı, öğretmenin disiplini sağlamasından çok çocuk için sakıncalı bir konudur. Çocuk kimin onun öğretmeni olduğunu anlayamaz, kimi dinlemesi gerektiğini bilemez, kime karşı daha disiplinli olması gerektiğini anlayamaz. Ne olursa olsun bu iki öğretmen arasında iyi ve kötü polis tartışması çıkar. Hem öğretmen hem de öğrenci için aradaki bağlar karmaşıklaşır ve bu da iki taraf için çatışma yaşatır. Bu çatışmalar alınacak eğitimin önüne geçmeye başlayabilir.

  Aynı zamanda sınıfın m2 olarak büyük olması yine sınıf öğretmenine kapasitenin fazlasında öğrenci verilmesi anlamına gelmemelidir. Burada sınıf büyüklüğü değil, öğrenciye verilecek eğitim, ilgi ve alaka söz konusu olmalıdır. Çocuklar sanat çalışması yaparken ve ya bir deney yaparken burada sınıfın büyüklüğü etkisini yitirir. Öğretmenin çocuğa verebileceği verim ortaya çıkar. 

  Son olarak sınıf mevcuduyla ilgili yapılan bazı araştırmalar sonucunda küçük yaş gruplarında (3-4yaş) en fazla 15-16 çocuk olması gerektiğini savunurken, daha büyük yaş gruplarında (5-6 yaş) sayının  17'yi geçmemesi gerektiğini söylemiştir.