ÇOCUKLARDA ÖZGÜVEN NASIL DESTEKLENİR?

Özgüven, çocuğun kendi becerilerine güvenmesi, kendine karşı iyi ve olumlu hisler beslemesidir. Bunun yanında, becerilerinin ve yapabileceklerinin sınırını bilmesi ve gereğinde yardım almaktan çekinmemesidir.

Çocukların karşılaştığı ilk sosyal çevresi ailesidir. Ebeveynler çocuğa vermiş olduğu tepkileriyle ve davranışlarıyla onun bütün gelişim sürecini etkiler. Çocuklarının, kendisine önem veren, özgüvenli bir birey olarak yetişmesinde, anne babanın davranışlarının büyük etkisi vardır. Çoğunlukla eleştirilen, başarıları takdir edilmeyen, baskının hâkim olduğu, otoriter, mükemmeliyetçi anne baba tutumlarının olduğu evlerde çocuklar başarısızlığı değersizlikle ilişkilendirebilmektedir. Başarısız olduklarında sevilmeyeceklerini düşünürler. Bu sebeple ailenin çocuğun başarılarını takdir etmesi, çocuğun gelişimine ve potansiyeline uygun sorumluluklar verip uygun beklenti içinde olması özgüven gelişimi açısından çok önemlidir.  

Kendisinden hiçbir şey beklenmeyen çocuk görev almaktan kaçınır ve kendini geliştirmek için desteklenmemiş olur. Öte yandan, kendi kapasitesinden yüksek beklentiler ile yetiştirilen çocuk, yanlış yapmaktan kaygı duyabileceğinden kendini geliştirmekten uzak durabilir. O yüzden çocuklarımıza yapabilecekleri ölçüde sorumluluklar vermek çocuklarımızı güçlendirecektir. Çocuklar bu sorumlulukları yerine getirirken başarılı ya da başarısız olabilir, yaparken zorlanabilir, bazen pes edebilir. Tüm bunlar olurken ebeveyn olarak bu sürecin ne kadar önemli olduğunu fark etmek gerekir. Önemli olan yapmak değil, denemektir. Ebeveynin görevi de bu süreçteki çabayı fark etmek ve övmek olmalıdır. Fakat “Aferin” ,“Çok akıllısın”, “Süpersin” gibi altı doldurulmamış övgüler sürekli onay alma ihtiyacına sebep olabilmektedir. Övgülerin duruma özgü olması, sonuca değil sürece ve harcanan çabaya odaklanmış olması çok önemlidir. Örneğin, marketten eve geldiğinizde çocuğunuza yardıma ihtiyacınız olduğunu söyleyebilir, yaptığı yardım sonucunda “Alışveriş torbalarını boşalttın ve özenle tek tek dizdin.” diyerek yaptığı eylemi ön plana çıkaran bir övgü cümlesi kurabilirsiniz. Süreçte gösterdiği çabayı överek kendine güvenmesine katkı sağlayabilirsiniz.

Çocuğu dinlemek onu önemsediğinizi gösterir, önemsenen bir kişi de kendini değerli hisseder. Ailesi tarafından dinlenen bir çocuk zamanla kendini daha iyi ifade etmeye başlar, saygı gördüğünü ve değer verildiğini anlar. İletişimin kilit noktası aktif bir şekilde dinlemektir. İyi bir dinleyici olduktan sonra sorunları onun yerine çözmektense önce ona bu konuda ne yapabileceği sorulabilir, sonra yardım isteyip istemediği öğrenilebilir. Örneğin, çocuğunuz oyuncağını kaybetmiş ve ağlıyor. Oyuncağın yerini söylemektense oyuncakla en son nerede oynadığı ve evde onu bulmak için neler yapabileceği sorulabilir. Bulduğu fikirlerin ilginç olduğu ve denemenin eğlenceli olacağı aktarılabilir. Eğer sorunu çözemediyse yardım teklif edilebilir. Ebeveynin,  çocuğunun bir şeylerin üstesinden geleceğine inanması bu noktada oldukça önemlidir. Yeterince fırsat verilmeyen çocuklar birçok şeyi kendi kendilerine başaramazlar.

Çocuklarla birlikte vakit geçirmek de önemli noktalardan bir tanesidir. Ortak yapacağınız faaliyetler bularak birlikte zaman geçirmek çocuklara kendilerini değerli hissettirerek özgüven gelişimlerine destek sağlamaktadır.

Verilen sorumlulukların sonucunda ya da çocuklara fikirlerini sorduğumuzda bunlarla ilgili olumlu geri bildirimlerde bulunmak da özgüvenlerini destekleyecektir. "Yardımların çok işime yaradı, sen olmasan benim içlin çok yorucu olurdu." ya da " Bu benim aklıma gelmemişti, fikrini çok beğendim." gibi sözlerle onların yaptığı katkılara değer verdiğinizi gösterebilirsiniz.

Ortada bir problem olduğunda uyarılar çocukların karakterine yönelik değil harekete yönelik olmalıdır. Örneğin, “Çok dağınıksın.” demek yerine “Odan çok dağılmış.” demeyi tercih edebilirsiniz.

Özetlemek gerekirse, çocuklarımızda özgüven geliştirmeye temelden başlayarak onları güçlendirmeliyiz. Hiçbir zaman yargılamadan, sorumluluk vererek, küçük adımlarla başarı duygusunu tatmasına yardımcı olmalıyız. Her çocuğun farklı olduğunu ve yeteneklerinin de farklılaşacağını bilerek diğer çocuklarla kıyaslama yoluna gitmemeliyiz. Bağımsızlıklarını desteklemeli ve sevgimizin koşullara bağlı olmadığını hissettirmeliyiz.