Anne Tutumları ve Çocukla İletişim

Merhabalar,

Bu ayki yazıda birkaç konudan bahsetmek istiyorum.

Bunlardan ilki fedakarlık konusu.Annelerin çocukları için saçını süpürge etmek gibi bazı davranışları oluyor. Çocuk için annenin sürekli fedakarlık yapması, hem çocuk hem de anne için zarar verici bir durumdur.Saçını süpürge etmek; annenin veya  bakım veren kişinin çocuğun isteklerine ve ihtiyaçlarına aşırı derecede duyarlı olmasıyla – istenilmeyen düzeyde , çocuğun bazı deneme davranışlarına izin vermemesiyle ortaya çıkan bir durumdur. Bu durum çocukta bazı davranışlara sebep oluyor. Örneğin ; çocuğun anneden ayrılamaması –yapışık ilişki, okula uyum sağlayamama, gelişimsel krizleri sağlıklı bir şekilde çözememek gibi.

Annenin çocuk için sürekli bir fedakarlık halinde olması, annede çocuğa karşı gizli bir öfke oluşmasına neden oluyor. Bu durumda anne çocuğuna öfkelendikçe çocukla anne arasındaki bağ zayıflıyor. Tabi sadece çocuğa karşı değil, eşe karşı da bir öfke gelişmiş oluyor. Bunun sonucunda anneler daha çok fedakarlık yapıyor ve daha çok kaygılı bir şekilde hareket ediyorlar.Anneler fedakarlık sonucu ilk iki yıl kendilerini tükenmiş ve olumsuz duygular içinde bulabiliyorlar.

Bu yüzden çocukla ilgili durumlarda eş ile bir görev paylaşımında bulunulmasını öneriyorum.  Baba evdeki görev paylaşımında rol aldıkça hem anne hem de çocuk zaman geçtikçe daha çok rahatlayacaktır. Ya da evde anneyi rahatlayacak bakım veren bir kişinin bulunması faydalı olabilir.Bu tarzda yetişen yani annelerin sürekli fedakarlık yaparak büyüttüğü çocuklar ileriki hayatlarında sürekli başkalarını memnun etmeye çalışan bir yetişkin tipi geliştiriyorlar. Ya da tam tersi, her yerde kendilerine bir anne arama çabası içine giriyorlar. Bu tip davranışları olan kişiler sıklıkla kendileri gibi olamadıklarından bahsederler ve duygularını, ihtiyaçlarını anlamakta güçlük yaşarlar. O yüzden annelerin –babaların bu konuda dikkatli olmaları gerektiğini düşünüyorum. Her yazıda vurguladığım gibi çocuğun ihtiyaçları yeterince ve zamanında karşılandığı taktirde sağlıklı bir ruhsal gelişimi olacaklarını düşünüyorum.

İkinci olarak paylaşmak istediğim konu, çocuklarda duygular ve duygusal rehberlikle ilgili.

İnsanda temel duygular dört tanedir. Bunlar ; korku, öfke, üzüntü, sevinçtir.Bu duygular insanın temel yapıtaşı gibidir. Yaşanması, ifade edilmesi ve bazen baş edilmesi gerekir.Çocuklara bu duyguları yaşarken yardımcı olabilecek ilk kişiler ona bakım veren kişilerdir. Anne-baba bu konuda çocuk için ilk yardımcılardır diyebiliriz. Çocuklar bu duyguları yaşarken, onları yönetmekten ziyade rehberlik etmemiz gerekir.Yönetmek ile rehberlik etmek farklı şeylerdir. Yönetmek hiyerarşi içerir ve çocuk sanki yönetilmeye muhtaç bir varlık gibi algılanır.Rehberlik etmek ise çocuğun gelişimine eşlik etmek, onun ihtiyaçlarını anlamak ve onu uygun bir şekilde yönlendirmektir. Duygusal rehberlik ise, çocuğa duygularını tanımlaması, yaşaması ve uygun ifade yolları bulması konusunda rehberlik etmektir.Duygusal rehberlik yaparken en önemli şey, ebeveynin sakinliğini koruması ve çocuğun hangi duyguyu yaşadığını hissetmesidir.Bunun için ilk başta çocuk hangi duyguyu yaşıyor sorusuyla işe başlanabilir. Ebeveyn çocuğun yaşadığı duyguyu tanımladıktan sonra hangi duyguyu yaşadığını çocuğa sakin bir ses tonuyla söylemesi gerekir. Mesela şu anda bana kızgınsın ya da çok mutlusun vb.

Burada bir parantez açıp başka bir konuya değinmek istiyorum. Bazen her yetişkin gibi biz de çocukla ilişkimizde kopukluk ya da kaos yaşayabiliriz. Ve bazı yanlış davranışlarda bulunabiliriz. Örneğin; Korkan bir çocuğa alay ederek korkuyorsun, bebek seni gibi cümleler söylemek çocuğun duygusunu inkar etmesine ve duygularını yok saymasına sebep olur. Ya da öfkelenen bir çocuk bağırmaya başladığında karşıdaki kişinin de ona daha çok bağırması, çocuğun öfkesini dile getirmesine sebep olmaz, bilakis çocuğun daha çok bağırmasına neden olur. O yüzden burada ebeveynin sakinliğini koruması çok önemli.

Çocuklar büyüdükçe kendilerini daha iyi ifade edebilir hale gelirler ve ifade ettikçe de rahatlarlar. O yüzden çocuğun kendi duygusunu tanımlaması için, ona ne hissediyorsun vb. soruların sorulması da bu konuda yetişkinlere destek olacaktır. Mesela arkadaşın sıradayken senin önüne geçtiğinde ne hissettin? gibi sorular çocuğa duygularını anlamasında yardımcı olacaktır.

Tabi buradaki en önemli şeylerden biri de ebeveynin çocuğuna kendi duygularını ifade etmesi ve ona bu konuda model olmasıdır. Kendi duygularını ifade etme konusunda zorluk yaşayan bir ebeveynin çocuğu da bu konuda zorluk yaşayabilir.  O yüzden gün içinde ne yaptığınızla ve bunların sonucunda ne hissettiğinizle ilgili çocuklarınızla 10 dklık konuşma-dinleme zamanı yapmanız fayda sağlayacaktır.

Duygusal rehberlik konusundaki bir diğer şey ; çocuk hangi duyguyu yaşarsa yaşasın onun duygusuna eşlik etmektir. Eşlik etmek demek, çocuğu dinlerken onun duygusunu hissetmeye çalışmak, o duyguda kalmak ve o duyguyu birlikte yaşamaktır. Hani yetişkinler olarak hep bizi yargılamadan, eleştirmeden, öğüt vermeden sadece dinleyen ve orada olan birine ihtiyaç duyarız ya, çocuklar da tam olarak öyle bir dinleyişe ihtiyaç duyarlar.

Son olarak çocuklar her zaman duygularını yaşamak konusunda özgür olmalıdırlar. Duygularını ifade ederken hangi davranışlarla ifade edeceklerini sağlama konusunda elbette bizim rehberliğimize ihtiyaç duyacaklardır. Anne baba olarak her zaman çocuk için daha faydalı olan şey neyse onu sağlamaya çalışmak görevimiz ve amacımız olmalıdır.

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere

Sevgiyle kalın.

                                                                                                                                                                           PSK.Cengiz Avcı